Gelişim Psikolojisi çocuklarla ilgilidir genel kanısının aksine insanların tüm gelişim dönemlerini inceleyen psikoloji alt dalıdır. Her hayat döneminin kendine özgü özellikleri, krizleri, güçlü ve güçsüz yanlarının değerlendirmesini yapar. Psikoloji uygulama alanında da bu değerlendirmeler göz önünde bulundurularak hizmet verilir.
Bugün “yaşlılık döneminde psikolojik danışmanlık” konusuna yeterli önem verilmediğini üzülerek görüyoruz. Yaşlıların atıl, işe yaramaz olarak değerlendirilip daha sağlıklı bir benliğe, hayata sahip olmaları için yeterli çabanın harcanmadığına tanık oluyoruz. Yaşlılıkla ilgili yapılan psikolojik çalışmalarının çoğu patoloji odaklı oluyor. Yaşlılık; yaş almak, yaşamak, deneyim kazanmak demektir. Üretkenlik azalabilir, emeklilik süreci başlamış olabilir ancak yaş alırken bilgi ve tecrübeler birikir ve bir sonraki nesle aktarımı çok değerlidir.
Yaşlılık nihai sonun beklendiği bir boşluk dönemi değildir. Kişilerin kendini hala faydalı hissettiği, isteyerek üretmeye devam edebildikleri, tecrübeleri aktardıkları bir dönem olarak da yaşanabilir. Artık daha bağımsız olabilirler, daha az stresle karşı karşıyadırlar, daha az sorumluluk vardır; bu yüzden dinlenme ve eğlenme zamanı olarak da değerlendirilebilir eğer tüm fiziki, sosyoekonomik şartlar sağlanırsa.
65 yaş sonrası dönemin en belirgin özelliklerinden biri de geçmişle vedalaşma dönemi olmasıdır. Hayatın sonuna doğru yavaş yavaş yaklaşıldığı hissiyle birlikte birey hayatını gözden geçirip çocukluk, gençlik, yetişkinlik dönemleri değerlendirilir; iyi ve kötü anıları hatırlayıp onlarla “helalleşir”. Erikson’un 8 Gelişim Evresi Kuramı’na göre 65 yaştan sonra birey geri dönüp baktığında hedeflerini gerçekleştirdiğini, tatmin edici hayat yaşadığını düşünürse yaşlılık dönemini de ‘ego bütünlüğü’ içinde geçirir. Tam tersi bir durum söz konusu olduğunda gelişimsel bir kriz meydana gelir ve kendini işe yaramaz, umutsuz hisseder; kişi depresif bir ruh haline bürünür. Fakat yaşlılık; gençlikte zaman, para, sorumluluklar, bağımlılıklar sebebiyle gerçekleşemeyen istekleri yerine getirmek için bir telafi şansıdır. Örneğin görmek istediğin ülkelere seyahat etmek, merak ettiğin sanat dallarını öğrenmek için değerli bir fırsattır ve bu uğraşlar sosyal çevre tarafından takdir edilmeli, desteklenmelidir.
Eğer birey geçmişine ve bugününe baktığında olumlu bir değerlendirme yapamıyorsa yoğun bir ‘ölüm anksiyetesi’ yaşar. Geçmiş her zaman istediğimiz gibi olmaz ama bugünü güzelleştirmek, gerçekleşememiş istekleri gerçekleştirmek veya geçmişle iyisiyle kötüsüyle vedalaşmak bizim elimizdedir. İşte bu noktada yaşlılık döneminde psikolojik danışmanlık hizmeti almanın psikolojik sağlığa katkısı büyüktür.
Psikolojik danışmanların/psikoterapistlerin yaşlılık dönemindeki bir bireyle çalışırken hedefi sadece psikopatolojiye odaklanmak değil bu dönemdeki bireylerin bedenlerindeki, sosyal rollerindeki ve hayatlarındaki değişimlere daha iyi adapte olmalarını sağlamak, duygusal acı/kederlerini azaltmak, bilişsel ve sosyal becerilerini, fiziksel sağlıklarını ve yaşam kalitelerini artırmaktır.