KISKANMAK MI ÖZENMEK Mİ?
Kimsenin kabul etmediği ancak insanın doğal oluşumunda mevcut olan bir şeydir kıskançlık. İnsanoğlu her zaman ondan daha iyi olanı kıskanır, kendisinde olmayan değerlere sahip olan insanlara karşı kıskançlık besleyebilmektedir. Kıskançlık özgüvenle bağdaştırılır. Eğer bir insan kendisinde olmayan ancak başkalarının sahip olduğu şeyleri kabul edemiyor ve haset duyuyorsa zamanla o insanla olan ilişkisi bozulur ve biter.
Yakın bir arkadaşını, akrabasını, kardeşini, sevgilisini, kocasını, öğretmenini, patronunu, çalışanını kıskanan insan bu kişilerle ilişkilerini sürdürebilmek için onlarla olan iletişimlerini sürdürmek ve geliştirmek zorundadır. Kıskanmayan insanın bunu yapması daha kolaydır, içinden nasıl geliyorsa davranır, o insanların sorunlarını dinler yardımcı olmaya çalışır, kendinden ödün verir ve doğal tepkiler verir. Ancak kıskanan insan iki kere düşünerek davranır. Yüzde yüz doğal olmaz, ilişkisini sürdürme gayreti içerisinde değildir, içindeki haset duygusundan ötürü karşısındaki insana belli etmeden intikam almaya çalışır, kin besleyebilir, konuşmamaya başlar, uzaklaşır, tehdit eder, başarısızlıkları ile sevinebilir. Özgüven eksikliğinden kaynaklanan kıskançlık duygusu kişinin bazı alanlardaki yetersizlik hisleri, aşağılık kompleksinden kaynaklanabilmektedir.
Gıpta eden, özenen kişi genellikle imrendiği insanın o özelliğini örnek alır, onunla iletişime geçerek öğrenmeye çalışır. Aynı şeyin hem kendinde hem diğerlerinde olmasını isterken kıskançlıkta bu durum daha farklıdır. Kıskanç insan elde edeceği o değerli şeyin sadece onda olmasını ister. Bir diğer kişinin ondan daha üstün olduğu durumlara karşı olumsuz bir tavır sergiler.
Özgüven eksikliğinin yanında toplum baskısı, toplumun beklentileri de kıskançlığı tetiklemektedir. Başkalarının beğendiği, takdir ettiği, doğru bulduğu şey bir zaman sonra o toplumda yaşayan kişinin de doğruları olmaya başlar. Başkalarının övgülerini alan insanlara karşı haset duymaya başlayabilir insan. ’Onlar o kişi için iyi diyorlar ise bir bildikleri vardır, ben de onun gibi olmalıyım ’düşüncesi yerleşir beyinlere.
Kişinin diğerlerini üstün görüp kendini daha küçük görmesi de kıskançlığa yol açar. Yani karşısındaki insanları gözünde büyüten kişi kendilik değerini o kadar aşağılara çeker ki yetersizlik duygusu alabildiğince artar. Karşısında yücelttiği kişileri bir yerden sonra hayatından çıkarmak ister insan. Onu yok etmek ister. Varlığına tahammülü kalmamıştır ve baş edemez sadece onu hayatından çıkarmak ve kurtulmak düşüncesi vardır aklında ya da ilişkisini devam ettirip ondan daha iyisini elde edip ona haddini bildirme planları vardır.
Duygusal anlamda kıskançlık artık günümüzde sevgiliye sevgi gösterme şekli haline geldi. ’Seven adam kıskanır’ mantığı ile hareket eden çiftler (özellikle erkekler),sevgilisinin diğer insanlarla muhabbet etmesini, başka ortamlara girip çıkmasını, sosyalleşmesini, gösterişli şekilde giyinmesini, sosyal ağlarda aktif olmasını, dikkat çekmesini kıskanır. Yetersizlik hissinin zemin verdiği bu durum aşırı boyutlara ulaştığı zaman kişinin hayatını zora sokar, ilişkilerine zarar verir ve kişinin özsaygısını yitirmesine neden olur.
Öfke, nefret, kin, yok etme, terk etme özenen kişiye uzak kıskanan insana çok yakın kavramlardır. Özenen insan özendiği insana yakın durmaya çalışır, rol model olarak onu benimser ve faydalanmayı kendine kar bilir.
Özenmek de kıskanmak kadar normal bir süreçtir ve her iki durum da dozunda var olmalıdır. Her iki durum da dozunda kalmaz ve ileri boyutlara taşınırlarsa durumu yaşayan insanda çeşitli fizyolojik ve psikolojik yıkımlara dönüşebilmektedir. Özenen kişi kendi olmaktan çıkar karşısındaki insanla birebir özelliklere sahip yapay bir hale gelir. Kendi fikirleri, kendi istekler, arzuları, doğrularını koruyarak çeşitli şeylere imrenmeli ve onları hayatına sokmalıdır. Kıskanan kişi ise kendisine zarar verir, yıpratır. Öncelikle kendisiyle barışması, sahip olduklarının değerini bilmesi gerekir. İnsanları sevmesi, paylaşmayı öğrenmesi (varsa çocukluk travmalarını aşması) gerekmektedir.
Kıskançlık duygusunun aşırı derecede olması ve hayat kalitesini bozacak duruma ulaşması durumuna literatürde ‘Othello Sendromu’ denmektedir. Bu boyuta ulaşmış kişilerin kesinlikle bir uzmandan yardım alması ve içsel sorunları ile baş edebilmeyi öğrenmesi gerekir.
Uzm. Klinik Psikolog Sinem Özer
Yorumlar