MERSİN   FORUM  ÇÖZÜM   KLİNİK    PSİKOTERAPİ MERKEZİ


                                                  
HASTALIKLAR

Ergeni ve Genci Anlamak

Ergeni ve Genci Anlamak



Ergenliğin fırtına ve stres dolu bir dönem olduğu görüşü pek çok aile ve ergen için kaygılı bir bekleyiş oluşturmaktadır.Daniel Offer ve arkadaşları 1988 yılında ABD, Avustralya, Bengaldeş, Macaristan, İsrail, İtalya, Tayvan, Türkiye ve Batı Almanya’da yaptıkları araştırmada ergenlerin en azından %73’ü sağlıklı bir beden imgesi sergilemişlerdir. Aralarında farklılıklar olmasına rağmen ergenler çoğu zaman mutlu olduklarını, hayattan hoşlandıklarını, otokontrol uygulayabileceklerini, okul ve işi önemsediklerini, cinsellikle ilgili özgüvenleri olduğunu, aileleri hakkında olumlu düşündüklerini, stresle başa çıkabileceklerini bildirmişlerdir. Böyle bir tanımlama “stres ve fırtına dolu bir dönem” görüşüyle uyumlu değildir.

Genellikle halkın ergenlikle ilgili tutumları, kişisel tecrübeleri, medyanın etkisiyle ergenliğin zor geçeceğine yönelik bir bekleyiş oluşturulmaktadır.

Her dönem kendine özgü alışma,uyum zorlukları içermektedir ve bu doğaldır. Fakat bunu bütün bir döneme maletmek bu dinamik, enerjik ve keşif dolu sürece haksızlık olmaktadır.

Bununla birlikte, zevk ve tavır bakımından her nesilde gençler yetişkinlerden çarpıcı olarak farklıdırlar,görüntüleri, davranışları, dinledikleri müzik, saç modelleri, kıyafetleri gibi.Yetişkinler gençleri sorumsuz, asi ve başına buyruk bulurken gençlerde yetişkinleri baskıcı, geri ve dar kafalı bulmaktadır. Nesiller arası süre gelen bu bakış açısı bir kuşak çatışmasının adeta ifadesidir.

Ergenlik Döneminde Kişilik ve Sosyal Gelişim

Çocuğun doğumundan itibaren büyüdükçe birçok sosyal ve psikolojik ihtiyaç ortaya çıkar. Türünden olanlarla bir arada olma ihtiyacıveya dürtüsü bütün canlı türlerinde görülür. İnsanlarda diğer insanlar gibi çevreleriyle uyum içinde olma ihtiyacı içindedirler. Sosyal gelişme, kişinin içinde yaşadığı toplum tarafından kabul edilebilir biçimde davranmayı öğrenmesürecidir. Bebek kendisinin merkez olduğu anlayıştan kurtulup, uyumlu bir yetişkin olmaya doğru bir gelişme gösterir. Sosyalleşme bebeğin başka insanlara tepki vermesiyle başlar ve ömür boyu devam eder.

İnsan büyüdükçe, yeni çevrelere girdikçe ve statüsü değiştikçe farklı tipte ilişkiler geliştirir. Ancak çocuk-ana-baba etkileşimi çocuğun hayat boyu başkaları ile ilişki kurma biçimini belirleyen temel yoldur. Özellikle otoriteyi temsil eden birisi ilebir sosyal ilişki kurulduğunda, çoğunlukla çocukken anne, baba ile kurulan sosyal ilişki model alınır.
Anne babanın çocuk yetiştirme tutumu çocuğun sosyalleşmesini etkileyen diğer bir değişkendir.

Anne babanın demokratik ve eşitlikçi davranması, baskıcı ve otoriter olması veya aşırı koruyucu davranması çocukların farklı sosyal tavırlar geliştirmesine neden olur.
Çocuğun tek çocuk, ortanca veya büyük olup olmadığı, kardeş sayısı, cinsiyeti, ailenin büyüklüğü, ailenin katıldığı sosyal deneyimlerin kalitesi, eve misafir gelişi, misafir ağırlama biçimi, ailenin misafirlere takınmasını istediği tavır, ailenin sosyo-ekonomik ve kültürel düzeyi çocuğun topluma uymasını, sosyalleşmesini etkileyen başlıca faktörlerdir.

Ergenlerin çoğu sosyal ve duygusal destek için akran grubuna dayanırlar. Arkadaşlarının değerlerine tamamen uyarlar. Aynı cinsten arkadaş gruplarının yerini kısa süreli romantik ilişkilerin yaygın olduğu karışık cinsiyetten arkadaş gruplarına bırakır. Daha sonra ise durağan flört örüntüleri ortaya çıkar.

Arkadaşlık ilişkileri sosyal yönden önemlidir. Arkadaşlarca aranmak, beğenilmek ve benimsenmek benlik saygısının önemli bir koşuludur. Yardımlaşarak, paylaşarak duygusal alışverişe girerek dostluk bağları kurar. Bu dönemde arkadaşlık konusunda son derece dengelidir.Arkadaş grubu içinde bağlılığa ve dayanışmaya önem verir. Onlar gibi giyinir ve davranır. Onlar gibi argo konuşur. Kendisine sırdaş ve dert ortağı seçer.Grupta kalabilmek için kendini benimsetmek için kendine uygun olmayan davranışlarda bulunur. Kendini bulma çabasında olan güvensiz ve yetersiz ergen daha atılgan ve becerikli yaşıtlarının boyunduruğu altına girebilir. Bunun tersine kendine güveni olan ergen yaşıtlarını boyunduruğu altına sokabilir.

Ergenlik döneminde ana-baba ile çocuk arasındaki ilişkiler zorlaşır. Bir ergenin ana babası olmak kolay değildir. Bir çocuk ana babasının her şeyi bildiğine, güçlü ve iyi olduğuna inanırken ergen, ana babasının hatalarının ve zayıflıklarının fazlasıyla farkındadırlar. Bağımsızlık uğraşları sırasında her şeyi sorgular ve her kuralı sınarlar.
Ana-baba-çocuk ilişkisinde en zayıf dönem ilk ergenlik yani buluğa ait işaretlerin görüldüğü evredir. İlişkilerde yakınlık azalır,çatışmalar artar.

Ergenlikte Duygusal Gelişim

Çocukluk dönemi ile ergenlik dönemi arasında duygusal yönden en belirgin fark çocukların öfke, kızgınlık ve sevinç gibi duygularını daha açık davranışlarla ve anında ifade ederken,ergenlikte bu duygular daha fazla gizlenip maskelenir.

v Kızlar erkeklere göre daha erken duygusal olgunluğa ulaşırlar. Aynı yaştaki ergen kız, daha heyecan dengesine sahip ve duygularını kontrol etme bakımından daha olgundur.

v Duyguların yoğunluğunda artış gözlenir. Üzüntü, sevinç, öfke, korku gibi duyguları ifade ederken bu yoğunluk göze çarpar. El, kol hareketleri, yüz ifadesi, bağırma, şiir, öykü yazma,hatıra defteri tutma şeklinde yansıtılır.

v Duygularda istikrarsızlık vardır.Duygusal durumlarının değişimi hızlıdır ve düzenlilik görülmez. Aynı olaya birgün ara ile farklı tepki verebilir.

v Aşık olma, platonik aşk, karşı cinse ilgi görülebilir.

v Mahcubiyet ve çekingenlik; adeta vücutlarını saklamak istemektedirler.

v Aşırı hayal kurma;biyolojik-cinsel gelişme, duygusallıktaki artış ve zihinsel gelişme, ergenlerin akıllarından geçirdiklerinin yoğunluğunu ve niteliğini de değiştirir. Hayal kurma yoluyla ergen, arzularını düşüncelerini yansıtır. Yaratıcı düşünceyi besleyen itici güç iken hayal kurma gerçekleştirilememiş istekler sanki olmuş gibi hayal ediliyorsa ergen sığınma ve telafi etme aracı haline getirmiş demektir. “Gündüz rüyası” olarak adlandırılmasına neden olur.

v Tedirgin ve huzursuz olma; bedensel ve cinsel gelişimin getirdiği yeni duruma alışma çabaları buna nedenolabileceği gibi, akranları ve yetişkinlerle olan sosyal ilişkilerdeki aksamalar veya bir isteğinin engellenmesi de huzursuzluk doğurur.

v Yalnız kalma isteği; ana-babadan zaman zamanda akranlardan uzaklaşıp kendisi ile baş başa kalmak isteyebilir.Adeta vücudunda olan bitenin muhasebesini yapmak, onları gözden geçirmek ve yeni duygulara alışmak istemektedirler.

v Çalışmaya karşı isteksizlik;hızlı büyümenin olduğu bu dönemde ergenin bir miktar durgun ve atıl olduğu,adeta hareket etmeye üşendiği zamanlar vardır. Çalışırken, oyun oynarken yorulur, çalışmaya daha az isteklidir. Vücut enerjisi adeta büyümeye harcanıyor gibidir.

v Çabuk heyecanlanma; heyecan dengesi tam oluşmadığı için duygularının kontrolü zordur. Yeni bir durumla karşılaştığında heyecanlanıp korkabilir. Kolay kızabilir ve durum istemediği bir durumdur.

Ergenlerde Bilişsel Gelişme

Somut işlemler döneminden formel işlemler dönemine geçiş gösterir.

Ergenlik döneminde genç bir taraftan daha basit, daha temel içgüdüler tarafından bir yöne çekilirken diğer taraftan ise hayatında ilk kez toplumun diğer önemli kurumlarının farkına varmaktadır.

Genç sanattan, bilime, siyaset ve dine kadar pek çok değeri anlayabilir, değerlendirebilir, mantık yürütebilir.Kültürünün bir parçası haline gelerek kendi konumunu algılamaya başlayabilir.

Ergenlerde Cinsel Gelişme

v Kız ve erkeklerde ergenliğe girecekleri dönemden yaklaşık 1,5 yıl önce cinsel içerikli değişiklikler gözlenmeye başlar.

v Kızlarda 10 yaşlarında,erkeklerde 11-12 yaşlarında başlar. Karşı cinsle, cinsel sembollerle ilgilenme,daha erkeksi ya da kadınsı tavırlar geliştirme gibi davranışlar gözlenebilir.

v Üreme organlarında, seste,ciltte, sakal, bıyık, vücutta kıllanma, ter bezlerinde artış, gırtlakta kıkırdaklaşma, göğüslerde büyüme, cinsel rüyaların artması cinsel değişiklikler olarak incelenir.

v Kızlarda asıl cinsel gelişme ilk adettir.

v Erkeklerde üreme hücresi sperm üretmeye başlar.

Cinsiyet Rolü

Kadının ve erkeğin nasıl düşüneceğini, hissedeceğini ve davranacağını belirleyen, çevre tarafından verilen roldür. Çoğu kültürde erkeklerin ve kadınların neyi yapıp yapmayacağı bellidir. Renkler, ses biçimi, kıyafet, oyuncaklar, oynanan oyun gibi farlılıklar bütün süreç boyunca pekiştirilir. Ana-baba davranışlarının yanı sıra akran, basın yayın yoluyla da mesajlar verilir.

Gence Yaklaşım

v Kendisine güven verecek, bu duygusal durumların yaşa ve çağa bağlı olduğunu ve geçici olduğunu anlatacak anne babaya ihtiyacı vardır.

v Anlaşılmamak bu dönemin en belirgin sorunlarındandır. Anne babanın gencin söylediklerini onu eleştirmeden,küçümsemeden ve yargılamadan dinlemesi ve kendisini anlatmasına fırsat vermesi genci rahatlatır.

v Karşı cinse hissettiklerini anlatacak birine ihtiyaç duymaktadır.

v Ergen anne babasından daha fazla izin ister. Engellenirse gerginlikler ve çatışmalar çıkar.

v Anne babanın genci kendi istediğinden farklı alanlara yöneltmesi, ondan yapabileceğinin üstünde görevler beklemesi, aşağılaması, kıyaslaması, akranlarının yanında kaba davranması, sıksık eleştirmesi ve birbirleriyle kavga etmesi genci kaygılandıran tipik anne baba davranışlarıdır.

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam34
Toplam Ziyaret342481
KİŞİSEL GELİŞİM-MAKALELER